Paslı kalplerde sevebilir. |
Ömrümün her yanını saran, uçsuz bucaksız yalnızlıkta masumiyetimi kaybettikçe daha çok uzaklaşıyorum senden. Sise saplanan bir gemi gibi boğuluyorum koskoca okyanusun ortasında. Girdaplardan kaçarken sise saplanıp sonunu bilmediğim akıntıların peşinde sürükleniyorum.
Dudaklarımdan ayrılığın tonu silinmeden nasıl senin rengine büründüm bende bilmiyorum. Fakat bu sefer içinden çıkılacak gibi değil, sonu kördüğümle biten bir öykünün baş kahramanıyım. Kaçınılmaz sonuma yaklaşmak ürkütüyor beni. korktuğum nokta kırılmak değil, kırılacak bir yanım kalmadı. seni acıtıp da gidersem kendimi hangi nedenle ve hangi bahaneyle savunurum, hangi sonbaharda affedebilirim, bunu bilmiyorum.
huzuru, dudaklarından dökülmeyen sözcüklerin arasına saklamışsın. Lisanını anlamadığım bir şarkıda ki hüznü tüm hücrelerimde hissetmek gibi. Huzurun lisanını bilmiyorum fakat huzur, senin sustuğun sözcüklerde mıhlanmış kendi başına tomurcuk veriyor. Senin bile haberin yok belki. Zor olan sevmek değil, gözlerindeki simsiyah perdenin ardından kendimi sana gösterebilmek, sanırım. Herkesin kursağında birikmiş çığlıklar vardır mutlaka, o çığlıkların arasında benim sesimi duyar mısın, işte bunu bilmiyorum.
Kim bilir nasıl canın yanmış, ses tonunda birikmiş intiharlar var. Gözlerinden yalnızlığın rengi bir nebze olsun silinmiş ya da yalnızlığı ve acılarını her sabah sırtlanmaya alışmışsın. Fakat ses tonunda ayrılığın acı feryatları hala sımsıkı tutunuyor.
Soluklarını kesen adamlara öfkem öylesine büyük ki, uzun yıllar kapanmayacak yaralar açıp gitmişler sende. Yaralarını saran ya da yaralarını deşen biri olmak değil niyetim, şiirlerimde bahsettiğim bir kadın da olmanı istemiyorum. Huzur dedim ya, sözcüklerinin ardında ki huzur için geldim ben bu şehre. Niyetim kimselere tattırmadığın huzuru senden çalıp gitmek değil, o huzuru gölgeleyen tüm acılarını sahiplenip gözlerindeki bir anlık tebessümün bir harfi olabilmek.
Yalnızlık zehir gibi acı, hiç yaralanmamış gibi koşmak ve nefes almak daha zor, biliyorum. huzurdan uzak bir şehirde her sabah adı sanı konmamış acıların ağırlığıyla uyandıkça masumiyetimi daha fazla kaybediyorum. Kalbim merhamete kapanıyor. Sıkı sıkıya tut istiyorum dudaklarımı, dudaklarımdan bir şiirden daha uzun bir ayrılık dökülmesin. Avuçlarını bana teslim et, buram buram ayrılık kokuyor, aldırış etme. Yalnızlığını da ver bana. Paslı kalpler de sevebilir, hala inanıyorum.
0 yorum:
Yorum Gönder